Sen de Bir Zamanlar Yeniydin

Amerika’ya yıllar önce gelmiş, zorlukları aşmış, düzenini kurmuş ve bugün hayatını belli bir konfor içinde sürdüren insanımız;

Bir zamanlar bu topraklara ilk geldiğinde sen neler yaşadıysan, şimdi bir başkası aynı şeyleri yaşıyor. Yalnızlık, belirsizlik, para kaygısı, yabancı dil, anlamama, anlatamama, uyum sağlama zorlukları. Bugün yeni gelen bir insanımız, aynı endişelerle mücadele ediyor. Ve senin bir zamanlar ihtiyaç duyduğun o destek eline şimdi onun ihtiyacı var.

Amerika’ya Yeni Gelenler Genellikle Şu Zorluklarla Karşılaşıyor:

  • Dil Sorunları: İngilizce bilmek şart. Yeterince iyi konuşamayanlar, günlük hayatlarında sıkıntı çekiyor.
  • İş Bulma Zorlukları: Yabancı belgeler, deneyim eksikliği ya da tanıdık çevrenin olmaması iş bulmayı zorlaştırıyor.
  • Ev Bulma Problemleri: Uygun, güvenli ve uygun fiyatlı ev bulmak çoğu zaman kolay olmuyor.
  • Kültüre Alışma ve Yalnızlık: Farklı yaşam tarzlarına uyum sağlamak ve yeni arkadaşlar edinmek zaman alabiliyor.
  • Yasal İşlemler: Vize, oturma izni gibi işlemler kafa karıştırıcı ve yorucu olabiliyor.
  • Sağlık Hizmetlerine Ulaşım: Sağlık sigortası ve yüksek tedavi masrafları, hastaneye gitmeyi güçleştiriyor.
  • Ayrımcılık ve Önyargı: Farklı ırk veya kültürden oldukları için bazıları dışlanabiliyor ya da kötü muamele görebiliyor.
  • Maddi Zorluklar: Banka işlemleri, kredi almak ya da para yönetimi konusunda yeni gelenler sorun yaşayabiliyor.
  • Eğitim Sorunları: Çocukların okula uyum sağlaması ve yeni eğitim sistemine alışması zaman alıyor.
  • Destek Eksikliği: Aile ve arkadaş çevresinden uzakta olmak, yalnızlık hissi ve desteğin eksikliğine yol açabiliyor.

Empati Zamanı

Sen belki kendi işini kurdun, belki de yılların emeğiyle sağlam bir yer edindin. Senin yapacak olduğun bir yardım, yeni gelen bir insanın hem kendisi hem de ardında bıraktığı insanlar için çok farklı kapılar açabilir. Senin bugünkü gücün, toplumsal dayanışmaya dönüşebilir.

Yeni gelen bir insan, ardında ailesini, akrabalarını, arkadaşlarını, belki de tüm hayatının birikimini bırakıp da geliyor. Onun için her şeyin yeni olduğu bu dönemde yapılacak küçük bir yardım hayatî olabilir.

Ne Yapabilirim? – Küçük Destekler, Büyük Hayatlar Değiştirir

  • Telefon defterine bak. Kimi tanıyorsun? Hangi sektörde çalışan tanıdığın var? Kimi kime yönlendirebilirsin?
  • Yeni gelen birine zaman ayır. Kahve iç, dinle, moral ver. Bir saatin, bir ömür değiştirebilir.
  • Bilgi paylaş. Nereden nasıl oturum alınır, hangi başvuru nasıl yapılır, vergi sistemi nasıldır? Senin öğrendiğin her şey, başkası için altın değerindedir.
  • Sosyal medya gücünü kullan. Yeni açılan bir iş yerini paylaş. CV arayan bir genci bağlantılarınla buluştur.
  • Konuş, duyur, sahip çık. Bir kişiye referans olmak bile bazen hayat kurtarır.
  • Barınma konusunda geçici destek ol. Evinin boş odasını paylaşmak zorunda değilsin, ama bir oda bilgisi, bir güvenli lokasyon, bir öneri paylaşabilirsin.
  • Destek grupları kur. Bölgesel destek ağları, WhatsApp grupları, iş yönlendirme platformları oluştur. Liderlik et.
  • Para değil, imkân paylaş. Bir iş ilanı, bir randevu, bir fırsat önerisi bile büyük fark yaratabilir.
  • İş verme imkânın varsa iş ver, yoksa iş bulmalarına yardımcı ol. Yeni gelen biri için bir iş fırsatı, hayata tutunmanın ilk adımıdır. Elinde bir imkân varsa sun, yoksa bildiklerini paylaş, yönlendir.
  • “Benim elimden ne gelir ki?” deme. Her insanın kendine göre bir etki alanı vardır. Nasıl bir katkı sağlayabilirsin? Kendine sor.

Yapacak olduğumuz yardım, sadece bir kişiyi değil, o kişinin, ailesini, arkadaşlarını, yarınlarını etkiliyor. 

Kitap Önerisi:

“Give and Take: Why Helping Others Drives Our Success” – Adam Grant
(Vermek ve Almak – Yardımlaşma Başarıyı Nasıl Belirler?)

Harvard, Google, Facebook gibi büyük yapılarda referans kitap olarak okutulmaktadır.Adam Grant, iş dünyasında üç temel insan tipinden bahseder:

  • Alanlar (Takers)
  • Verenler (Givers)
  • Dengeciler (Matchers)

1. Alanlar:

Alanlar, ilişkilerinde önceliği kendilerine verir. Yardım etmekten çok, kendilerine nasıl fayda sağlayabileceklerine odaklanırlar.

İş dünyasında nasıl davranırlar?

  • Bilgiyi paylaşmak yerine saklamayı tercih ederler.
  • Başkalarının emeğinden faydalanmaya yatkındırlar.
  • Kısa vadede hızlı ilerleyebilirler çünkü kendilerini öne çıkarırlar.
  • Ancak uzun vadede güven kaybederler; insanlar zamanla bu davranışı fark eder.

Riskleri nelerdir?

  • İlişki kurdukları insanlar bir noktadan sonra uzaklaşır.
  • Alan insanlar, çevrelerinde gerçek destek sistemleri kurmakta zorlanır.
  • Güçlü görünseler de kırılgan yapılar oluştururlar.

2. Verenler:

Verenler, karşılık beklemeden destek olmayı seçen kişilerdir. Başkalarının başarısına katkı sağlamaktan mutluluk duyarlar ve iş ilişkilerinde uzun vadeli düşünürler.

İş dünyasında nasıl davranırlar?

  • İnsanları birbirine tanıştırır, bilgi ve fırsatları paylaşırlar.
  • Yardım ettikleri kişinin konumuna, çıkarına bakmadan destek sunarlar.
  • Güven kazanırlar, sağlam ilişkiler kurarlar.
  • “Hep birlikte kazanalım” anlayışıyla hareket ederler.

Avantajları nelerdir?

  • İlk etapta fark edilmeseler bile, zamanla en güvenilir, en çok referans verilen kişiler haline gelirler.
  • Uzun vadeli başarıyı ve itibarı kazanırlar.

3. Dengeciler:

Dengeciler, verdikleri ve aldıkları arasında denge kurmaya çalışan kişilerdir. Yardım ederler ama karşılık beklerler; adalet ve karşılıklılık onlar için önemlidir.

İş dünyasında nasıl davranırlar?

  • Yardıma açıktırlar ama bu yardımı bir gün geri almak isterler.
  • Genellikle “Sen bana destek oldun, ben de sana olurum” mantığıyla hareket ederler.
  • Hak edene destek vermeye daha yatkındırlar.

Öne çıkan özellikleri:

  • İyi ilişkiler kurabilirler, ama içtenlik ve karşılıksız destek konusunda sınırlı kalabilirler.
  • Verenler kadar geniş ve güven dolu bir çevre oluşturamazlar.

Kitap Neden Önemli?

Adam Grant’e göre en başarılı, güvenilen ve kalıcı etki yaratanlar, “akıllı verenler”dir. Yani hem başkalarına yardım eden hem de kendini koruyan kişiler.

“Veren insanlar, sadece başkalarının değil, kendi başarılarının da mimarıdır.”

Ve en uzun vadeli başarıya ulaşanların "verenler", yani başkalarına yardım eden, bilgisini paylaşan, bağlantı kuran ve yönlendiren insanlar olduğunu araştırmalarla gösterir.

İş dünyasında yardımseverliğin rekabetçilikle çelişmediğini, tam tersine gerçek ağların ve iş fırsatlarının yardım üzerinden geliştiğini anlatır.

Referans vermek, birini bir fırsatla tanıştırmak, deneyim paylaşmak gibi küçük adımların uzun vadeli ticari güven ve başarıya nasıl dönüştüğünü somut örneklerle gösterir.

“Ben kazandım ama sen kaybettin” anlayışının yerine, "Beraber kazanalım" modelinin neden sürdürülebilir olduğunu anlatır.

Ticari hayatta yardım etmeyi bir lütuf değil, stratejik bir avantaj olarak gören herkesin okuması gereken çok güçlü ve ilham verici bir kitaptır.

SONUÇ

Amerika’da güçlü bir toplum inşa etmek ve çocuklarımıza değerli bir network bırakmak istiyorsak, yardım etmeyi bir lütuf değil, bir sorumluluk olarak görmeliyiz.

Bugün zorluklarla mücadele eden biri, yarın çok büyük imkânlara kavuşabilir ve birçok hayatı olumlu yönde etkileyebilir. Bugün senin verdiğin küçük bir destek, yarın çok büyük başarıların ortaya çıkmasının temeli olabilir.

Başkalarının yolunu açmak, kendi yolumuzu genişletmektir. Yardım etmek, görünmeyen ama en değerli yatırımlardan biridir – köprü inşa etmektir.

Köprüler kurmaya ihtiyacımız var.

 

Metin KILIÇ
Vizyoniva.com